11 Ocak 2013 Cuma

ikinci el araba almadan önce tüyolar-1

Araç Seçme

Öncelikle araç seçmemiz gerekiyor. Bunun için ilk kriterimiz tabi ki bütçemiz. Yani, bir bütçe aralığı belirlememiz gerekiyor. Örneğin; elimizde yalnızca 10.000TL bu işe ayırabileceğimiz bir para mevcut. O zaman, ilk önce araç arama kriterlerimizdeki fiyat ibaresini 9.000 TL civarına çekmemiz gerekiyor. Çünkü, aracı alırken noter masrafı, ruhsat işlemleri, sigorta ücreti, gerekirse aracın bakım ve tamir giderleri derken, 1.000TL’yi kenara ayırmak doğru olacaktır.
Bütçemizi belirledikten sonra da, almayı planladığımız aracımızdan beklentilerimizi belirlememiz gerekiyor. Yani, biz bu aracı ne için kullanacağız, nasıl kullanacağız ve ne bekliyoruz? Bir önceki yazımda da belirttiğim üzere aldığım araba Rover. Muhtemelen internette okuyacağınız pek çok Rover yorumu olumsuz olacaktır. Ancak, bu yorumları yapanların altlarındaki arabalara, kullandıkları eski arabaları da bir sorgulamak gerekiyor öncelikle; Bilgileri kulaktan dolma mı? Yoksa gerçekten bilerek mi konuşuyorlar diye. Çünkü, kendi arabam açısından şunlar söylendi bana çokça defa: “Parçası bulunmuyor.”, “Parçası pahalı!”, “Zor satılıyor”, “Kolay arızalanıyor.”… ve daha başkaları da… Rover kullanan kişiler ile iletişimimden yola çıkarak hemen cevaplayayım: Parça sorunu, 2000′li yılların başındaki Türkiye distribütörünün kapanmasından dolayı gerçekten yaşanmış. Ancak sonrasında Türkiye’ye de bolca parça ve araba gelmiş. Yani, özellikle büyük şehirlerde araç parçaları bulunuyor. Ücretleri ise, kendi klasmanındaki pek çok araçla ya aynı düzeyde, ya da daha ucuz. Mutlaka pahalı parçaları da vardır. Ancak, diğer araçlardan farklı hiçbir yanı bulunmuyor. Zor mu satılıyor? Kesinlikle hayır. Bakımlı bir araç gayet de kolay alıcı bulabiliyor. Zira, araç bakarken yaklaşık 7-8 tane Rover’ın daha ben aramaya fırsat bulamadan satılmış olduğuna şahit oldum.
İşin özü, eğer kafanızda bir araç profili bulunmuyorsa eğer, ilk önce, mesela internetteki satış sitelerindeki tüm araçlara şöyle bir bakın, görünüşleri, teknik özellikleri nasıl… Bir süre sonra kafanızda bazı araçlar elenecek, bazıları ise kenara ayrılacaktır zaten. Daha sonra kenara ayırdığınız araç ve markalar üzerine yoğunlaşın ve ihtiyaçlarınıza göre bu araçları karşılaştırın. Mesela, 2 kapı – 4 kapı, 1.4 motor – 1.6 motor (veya daha yüksek – daha düşük motor), araçların görüntülerini inceleyin. Baktığınızda size sıcak gelen aracın tipi nasıl birşey?… Bu sürecin sonunda, markayı araştırın. Bulunduğunuz ildeki servislerin durumu nasıl, yan sanayisi nasıl işliyor, parça fiyatları ne düzeydedir, temini nasıl gerçekleşiyor… Tabi ki, bunların aynı zamanda da, daha sonra olası bir ihtiyaç durumunda ayırabileceğiniz bütçeye oranınına da bakmanız gerekiyor. Örneğin, bir Alfa Romeo aracın servisi Fiat tarafından veriliyor bugün Türkiye’de. Yani ulaşılması kolay ve parçası da bol. Ancak, Alfa Romeo’ların da parça fiyatları çok da ucuz değil bilindiği üzere.
Aracımızın markasına ve modeline de karar verdikten sonra ise, internet üzerinden, gazete ilanlarından ve araba pazarlarından araç bakmaya başlıyoruz. Ben aracımı internet üzerinden buldum. Fotoğraflarını gördüm, temiz görünüyordu, arayıp konuştuğumda da karşımdaki kişinin samimiyeti de beni etkiledi ve aracı görmeye gittik Kırıkkale’ye. Ardından da, araçla birlikte Ankara’ya döndük ve kendi aramızda anlaştık. Bu noktada, satıcının tavrı son derece önemli. Örneğin, bir başka Rover araç için aradığımda, aradığım kişi hem ilginç bir şekilde takmaz bir tavırla konuştu. Daha sonrasında aracı almak istiyorum, ancak öncesinde servisinde bir baktırmak istiyorum dediğimde, ben sizi arayacağım dedi. Hala da arayacak Ben de aramadım tabi ki, çünkü, muhtemelen aracına servise götürüp gösterecek kadar güvenmiyordu.
Konuşmalarınız sırasında, mutlaka aracın ruhsatını isteyin. Muayene bölümünde de mutlaka hologram ve de damga arayın. Bunlar bulunmuyorsa eğer, araç muayenesinin sahte olması muhtemeldir (Ya da birazdan da anlatacağım gibi, unutulmuş da olabilir). Sonrasında, motor ve şasi numaralarını karşılaştırın ve Ruhsat sahibi ile görüştüğünüzden emin olun.
Normalde araçları almadan önce sürerek test edin diyorlar. Benim hem sürüş deneyimim az olduğundan, hem de araçla Kırıkkale – Ankara arası yolu geldiğimizden bu teste gerek kalmadı. Ancak, mutlaka aracın sürüşünü test edin. Vites geçişleri, fren mesafeleri, çukurlara girip çıkarken – dönüşlerde araçtan gelen sesleri dinleyin. Motorunu dinleyin, kaputunu açın ve anlamasanız bile bakın. Aksaklıklar zaten göze çarpacaktır. Örneğin her tarafı yağ ile kaplı bir motorun mutlaka bir sorunu vardır. Tabi araçtan daha fazla anlıyorsanız başka testlerde yapabilirsiniz. Ancak, benim araçlar hakkındaki bilgim kısıtlı olduğundan yalnızca bunlara baktım ve servisine götürdüm
Bir şekilde “bu olabilir” dediğiniz araçları, mutlaka yetkili servislerine götürüp gösterin. Sanayi içerisindeki bir tamirci de muhtemelen anlayabilir arızalarını, ancak, yetkili servislerin boyasından, motoruna tüm birimleri bir arada bulunduğundan hem işiniz kolaylaşacaktır. Hem de, aracın markası üzerinde uzmanlaştıklarından dolayı da, muhtemelen daha doğru tespitlerde bulunacaklardır.
Servisin söylediği eksiklikleri, hataları not edin ve tamir ücretini öğrenin. Ardından, aynı marka araçlara bakan bir ustaya gösterin arabayı ve onun da fikirlerini aldıktan sonra, not aldığınız arızaların tamir ücretlerini öğrenin. Yazının başında bahsettiğim, bütçenize göre, eğer pazarlık sürecinde bu arızaların giderlerini de karşılayabiliyorsanız ne âlâ… Ancak, eğer tamir ücretleri bütçenizi aşıyorsa ve bütçenizi arttırma şansınız da yoksa, arabanızı kapının önünde yatırmamak için veya sürerken canınızı tehlikeye atmamak için (büyük arızalar için tabi ki, bir sunroof bozukluğundan bahsetmiyorum ) başka bir araca yönelmek daha mantıklı.


Kaynak: http://www.mustafaakdag.net/14102009/373-adim-adim-2-el-arac-alinirken-yapilacaklar/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder